Kayıtlar

Şubat, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Seyyah

Resim
Bütün dünyayı dolaşır insan, ufacık bir tebessüm, minik bir aşk kırıntısıdır aradığı gönlündeki.. Her söze inanır oysaki vefasızdır insan. İnsandır çünkü, yaradılışı muazzam, hatalı sorumluluklar prensibinden oluşmuştur. Anlayışı zor kabulü kolay olamaz..  Bütün dünya sığar küçücük bir kalbin tam orta yerine. Dünyayı dolaşırken insanı keşfeder kişi.. Bundadır insanı bulamayıp dünyaya yönelmesi. Dağlarda gezinen bir arı misali dolaşır bütün çiçekleri. Aradığı sadece küçücük bir bala polen olacak heybeti tatlı sarı noktalar bütünü..  Dolaşır tüm doğayı görmez önündeki hazineleri.. Hazine ararken dönüşmüştür iskelete aynaya bakamaz olur artık. Doğar çizgiler yüzündeki yaşanmışlıklara ve tebessümleri simana. Çizgiler olmadan oluşmaz bir parça vefa,  oysaki bilmez insanlık zamanın kıymetini. Yaşanmışlık çizgilerinin dönüştürüp attığı sabrı öğrenir.  Nazına yenik düşen arı misali dolaşırken dünyayı kaybolur bulamadan aradığını. Bundandır seyya...

Kaza

Resim
Sisli bir havada yolculuktu hayat.. En fazla ilk 100 m. görüş açında gerisi ise afaki o da sis lambaların varsa şanslısın.  Hissettiklerin sis lambanın ışığıdır ve çoktan ötesi yoktur hayatta. Bugünü hatta şuanı var bütün ışıkların. Tahmin ettiğin durumlar ise gerçekliğin binlerce km. Ötesinde tam hüzne çarpmaya beş kala fark ediştir.. Ne çıkacağını bilmeden yürüyoruz ve yaptığımız seçimler yön veriyor hayatımıza...  Kimseyiz hayatta, karşıdan gelen arabaya mahkum aslında, herkes kendinden sorumludur ama yapacağı her hamle karşısındaki aracında hayatına mal olmaktadır. Ne yaparsak yapalım kısa mesafe kazalarında seçimlerimiz sebep veya engel olamaz, severken, öperken, nefret ederken, giderken, gelirken, hüzünde, sevinçte hepsinde aynı...  Atacağımız her adımda sisli bir satranç tahtası üzerinde olduğumuzu unutmadan atmak gerekiyor esasen, fakat ne mümkün bunu düşünmez insan. Asarız, keseriz hayatı en büyük rollerini oynarız lakin o yolda tek başına k...

ULTİMA FORSAN

Resim
Eski kilise saatlerinin kadranlarında “ULTIMA FORSAN” yazar. Anlamı : “Belki de sonuncusu” Hiç bitmeyecekmiş gibi görünen zamanın herkes için sonlu olduğunu gösteren Latince bir deyiş. Nedense yaşadığımız anın değerini ancak sonu düşündüğümüzde anlıyoruz. Bir çokları ise şimdiki zaman yerine dünleri yaşıyor. Hayatınızda bazı anlar vardır Birini öylesine özlersiniz ki rüyalarınızdan çıkarıp ona sarılmak istersiniz Mutluluk kapısı kapandığı zaman bir diğeri açılır; Fakat çoğunlukla kapalı kapıya O kadar çok bakarız ki Açılmış yeni kapıyı görmeyiz Dış görünüşe bakmayın aldatabilir. Zenginliği aramayın o bile solabilir. Sizi gülümseten birini arayın, Çünkü sadece bir gülümseme Karanlık bir günü aydınlatır. Yüreğinizi gülümsetecek insanı bulun. Ne istiyorsanız onun hayalini kurun; Gitmek istediğiniz yere gidin; Olmak istediğinizi olun, Çünkü sadece bir hayatınız var Ve bütün yapmak istediklerinizi yapmak için Bir şansınız var. Dilerim ki kendinizi iyi hissedebilmek için yeterince m...

Ah be Türkan abla..

Resim
Gitmeler mi zor dersin kalmalar mı? yoksa bütünüyle bakmalar mı? Zor olanlara o kadar odaklanmışız ki kolayları gözümüz görmez olmuş veya kolaylar o kadar basit ki artık zorluklarla baş etmeye etmeye alışmışız..  Böyle miydi eskiden sevmeler? Seviyorum demeler bu kadar kolay dökülebilir miydi dillerden?? Döküldü diyelim iki söz, bir davranışla bırakıp gitmeler var mıydı? Oysa herkes ben eski kafalıyım der ama bakarsın yaptıklarına bırakmalarına,vazgeçişlerine, emek vermeden yok olup gitmelere.. Bahaneler sarmış etrafımızı.. Güzel düşünmek değil miydi esas olan .. Güzel bakmak, güzel dilemek.. dibe vurmak yerine vuranı tutup sarmak sarmalamak.. Sahi neydi sevgi? Korkmalar vardı eskiden kırmaya .. Kelebeği incitmemek vardı..Bir eşya hemen atılmazdı eskiden önce onarmak vardı... Sahi neydi sevgi ?

Ruhum

Ve susyor gece;Oltaya gelen pişmanlıklarım,yorgun düşüncelerim ve örümcek ağı tutmuş yıldızımın üçgeninde... Adını şükranla andığım zaman,korsan kimliğine karşın giymiş zırhını,saniyelerin nefesini tutmuş, kendi var oluşunu tatmin etme eylemindeki labirentin ve bencil ruhumun esirinde.Ruhum mu?Kayıp... Çok koşup çok yorulmuş;ya tozu dumana katmış ya da tozu dumanı yutmuştur,kim bilir? Duyumsa bu gece beni diyor iyimser yanım. Kimyasal formülüm yok,hücrelerim aksak,soru işaretiyim ben. Acı çekerken gülen,gülerken acı çekenim;olgun bir çocuk,çocukça bir olgun,var ve yokum ben,iyi değilim,zorum...Saçmayım... İşte ben bu'yum. Peki soruyorum gece;Samimiyetsizliğe bürünmüş şeytanın içindeki bu pisliği sıksam,ayağını,saplantılarından azad etsem, kemirsem arzularını;bana,özbenliğimin gücünü vaat edebilir misin? Yoksa tutkularımı esir alan umutlarıma sarılıp giyotinleyecek misin? Şiirdeki gibi hayat beni deniyorsa başka bir iklimde;benim duru,vakur ve ürkek kalbimi bağışlar mıs...

kARmen ve tanrısı

Resim
Oysa ki vardı elbette Karmenin bir görüşü, edindiği bilgileri... Üstünlükleri ve üst düzey vasıfları fakat Tanrı'sına saygısından üstünlüğünü belli etmek aptallık olurdu. Yanında doğallığı seçmişti duygusuzca. Duygusuz lakin mutluydu ki bir o kadar da huzurlu... Gonca gülün açılması gibi nazlıydı ona karşı fakat nereden bilsin ki Tanrı'sının o nu anlamayacağını. Hatasıydı O'nu çölde kasıp kavuran, gökyüzüyle boğan, hatasıydı onun farkında olduğu boğazındaki düğüm... Son bir ses çıktı Karmen'den ; Dinliyordu sadece.. O'nu dinlemeyi, yazılarını okumayı sevmişti bir anda.. Okuduğu karakterlerde yok olmayı, kendinden parçalar serpiştirmek ve hiç olmadığı diyarlara gitmek hoşuna gitti. Karakterler arasında duygularıyla gezinmekten zevk duyuyordu, oysa kendiside yazmayı sever. Tarzları farklı elbet, biri Tanrı'yken diğeri kul oldu. Tanrı yazdı kul okudu... Gökyüzü sisliydi o gün, boğuluyordu bütün alem. Birisi arkasından sessizce yaklaşıp ölüm ...